İbn Nefis: 13. Yüzyılda Küçük Kan Dolaşımının Gizemini Çözen Deha! Modern tıbbın temel taşlarından biri olan küçük kan...
Osmanlı Sarayları Bir Okul Gibiydi
Tarih: 2016-01-13 / Görüntülenme: 7665
Tarih boyunca Osmanlı sarayları, İslâm ahlâkının menbâı, kaynağı olmuştur. Saraylarda terbiye gören insanlardan İstanbul halkına, oradan da Anadolu’ya ve diğer Osmanlı memleketlerine; sonra da bütün dünyaya İslam ahlâkı yayılıyordu...
Bir zamanlar Beylerbeyi'nde büyük bir zâhireci ve karşısında da küçük bir arpa dükkânı varmış. Zâhireciye gelenler hayvanlarına arpayı da aynı yerden alıp çıkarlarmış. O zâhireci bakarmış karşıdaki arpacıdan alışveriş eden yok. Kendisininki yarı olmuş. O da çoluk çocuğuna ekmek götürecek diye kendi arpa çuvalını örtüp kaldırın dermiş. Gelen müşteriler arpa da isteyince, “Arpamız kalmadı, onu da karşı dükkândan alın” dermiş. İşte dîn kardeşliği budur...
Uzun yıllar Türk ordusunda subaylık yapmış, hürmet ve saygı duyduğumuz bir gönül dostumuz, bir gün şu iki hatırasını anlatmışlardı:
“Albay idim. Beşiktaş’ta, Yıldız'daki Hamidiye Câmii'ni ziyarete gittim. İhtiyar bir imam efendi beni gezdirdi. Câmi-i şerifte, Cennetmekân Sultan Abdulhamid Hân'a hediye edilmiş Kâbe örtüsünü ve levhaları gösterdi. Sonra yukarıya çıktık. Hünkârın namaz kıldığı yeri gösterdi. Daha sonra bir odaya ve (affedersiniz) abdesthaneye girdik. Abdesthane taşının üstünde iki tane nalin/takunya vardı. 'Bu nalinleri Sultan Hamid Cennetmekân giyer idi' dedi. Sultan Abdülhamid’in mübarek ismini işitince gözlerim sulandı. Halife-i müslimînin mübarek ayaklarının temas ettiği o nalinlere eğildim. Yüzümü, yanaklarımı sürdüm, öptüm. Gözlerimin yaşı nalinlere damladı..."
***
"Bundan on sene evvel Beylerbeyi'nde oturuyordum. Birkaç sene oturduk. O arada Beylerbeyi Sarayının bekçilerinden birisi ile ahbap olduk. Yaşlı bir adamdı. Bir gün dedi ki: Sultan Hamid Cennetmekân, Beylerbeyi Sarayında iken polisler nöbet tutuyorlardı. Polisin birinin o gece çocuğu dünyaya gelecekmiş. Tesadüf, o gece de nöbetçi. Birkaç çocuğu var. Ailesi kalabalık. İttihatçılar zamanında her şey pahalı, polis yarına ne olacağını bilemiyor. Parası yok. Düşünüyor, taşınıyor, en son diyor ki: Böyle sıkıntı, felaket içerisinde yaşamaktansa, yarın sabah nöbeti teslim ettikten sonra, rıhtımdan kendimi denize atıp, bu sıkıntılı hayattan kurtulayım!.. Tam nöbeti teslim etmeye birkaç dakika kala yukarıdan pencere açılıyor. Sultan Hamid Cennetmekân sarkmış ve polise; 'Evlat, evlat, al şu torbayı' diye yukarıdan bir kese altın atıyor. 'Bunu al, çoluk-çocuğuna sarf edersin. İntihar çok büyük günâhtır' diyor ve çekiliyor. Polis ağlaya ağlaya bunu bana anlattı ve Sultan Hamid'in Allahın evliya kullarından olduğunu söyledi...”
BU HABER HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
-
belli okul gibiymiş.Topluma fayda sağlamayan bir okul.Nereye ne faydasıo olmuış?
önder beytekin
27.02.2017 00:00
YORUM YAZ
Son Eklenen Yazılar
Cağaloğlu’nda Kültür Dünyasına Yeni Bir Adres: Kitapçılar Çarşısı Açıldı İstanbul’un matbuat ve yayıncılık tarihinin ka...
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen ve bugüne kadar 3 bini aşkın öğrenci ile öğretmenlerin katılım sağladığı "M...
Türklerde, pek erken çağlarda yerleşmiş ve kökleşmiş bir anlayışa göre, aynı sofradan alınan rızk, yani "tuz ve ekmek",...
Halifeler ve emirler, Müslüman dünyasının büyük şehirlerinde ihtiyacı olan herkese düşük ücretli ya da bedelsiz sağlık h...
Takvimlerde sıcaklık ve soğukluk ikilemi, yılın günlerini doğrudan doğruya bu zıtlık bağlamında ikiye bölen bir dönemsel...
