Youtube Video

Tuz-Ekmek Hakkı: Türk Kültüründe Dostluk ve Vefânın Simgesi

Tuz-Ekmek Hakkı: Türk Kültüründe Dostluk ve Vefânın Simgesi

Tarih: 2025-11-12 / Görüntülenme: 55

Türklerde, pek erken çağlarda yerleşmiş ve kökleşmiş bir anlayışa göre, aynı sofradan alınan rızk, yani "tuz ve ekmek", kişiler arasında sağlam bir hukuk meydana getirmekteydi. Başka bir deyişle, bu kişiler arasında "tuz-ekmek hakkı" doğmaktaydı. Bu hukuk da, onlar için bütün kötülüklerin yolunu kapatmakta, ebedi bir dostluğun ve arkadaşlığın kapısını açmaktaydı. Birlikte aynı sofradan yemek yiyen kişiler, artık ebediyen dost ve arkadaş olmaktaydılar. Bunlar, birbirleri için her türlü fedakârlığı ve dostluğu gösterebilmekte, hatta gerektiği zaman birbirleri için hiç düşünmeden canlarını bile feda edebilmekteydiler.

Tuz-Ekmek Göndermek

"Tuz ekmek hakkı bilmezden, it yeğdir." Türk Atasözü

Bu duruma göre, "tuz-ekmek hakkı", "dostluk, bağlılık, minnettarlık, fedakârlık, mertlik, dürüstlük, şükran, vefâ, cömertlik, samimiyet, iyilik, konukseverlik" gibi yüksek insanî erdemleri ifade eden bir kavramdır. Bütün bu insanî erdemler, Türk'ün başlıca karakter özelliği olmuştur. Daha da önemlisi, bu üstün nitelikler ve özellikler, Türk'ün manevi gücünü son derece artırmış ve ona tartışma götürmez bir değer ve üstünlük sağlamıştır. Zira manevi gücü meydana getiren maddi gücün büyüklüğü ve çokluğu değil, üstün nitelikler ve yüksek insanî erdemlerdir.

Türklerde Tuz ve Ekmek Geleneği

Türk geleneklerini çok iyi bilen Karahanlı devlet adamı Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig adlı ünlü siyaset kitabında, devlet başkanlarına, ordu komutanlarına ve büyük-küçük bütün devlet adamlarına sık sık "sofralarını herkese açık bulundurmaları, tuzu ve ekmeği (nimet, ihsan) bol tutmaları ve ikram etmeleri" tavsiyesinde bulunur. Büyük Selçuklu veziri Nizâmü'l-Mülk, Gazneliler Devleti'nin kurucusu Alptekin'den bahseder-ken, onun "son derece itimada şayan, rey ve tedbir sahibi, adam tutucu, kıtalarını seven, cömert, tuzu ve ekmeği bol, Allâh korkusu olan" örnek bir komutan olarak tanıtır.

Tuz-Ekmek Hakkına Sadakat

"Tuz-ekmek hakkı"nın gözetilmemesi, Türkler arasında beğenilmeyen ve hoş karşılanmayan bir davranış idi. Sofrasından yemek yediği ve iyiliklerini gördüğü kimseye kötülük edenler, "tuz-ekmek haini", "nankör" ve "küfrân-ı nimet" gibi sözlerle ayıplanırdı. Ayrıca, bu kimselere hiçbir zaman güvenilmezdi. Onlardan gelebilecek kötülüklere karşı da daima dikkatli davranılırdı.

Celaleddin Mengüberti ve Tuz-Ekmek Hakkı

Türkler, genellikle "tuz-ekmek hakkı"na uygun bir şekilde hareket ederler-di. Kendilerinin riayet ettikleri bu hakka, aynı şekilde başkalarının da uymalarını beklerlerdi. Harezmşahlar hükümdarı Celaleddin Mengüberti'nin başından geçen tarihi bir olay, bu duruma somut bir örnek oluşturmaktadır: Sultan Celaleddin Mengüberti, 1228 yılı içinde Gürcistan seferine çıktı. Mindar civarında ordugåh kurdu. Sultana gelen habere göre, Gürcü komutanı İvane, Ermeni, Alan, Sabar, Laz ve Kıpçak kuvvetleriyle destekli 40 bin kişilik bir ordu meydana getirmişti. Sultanın topladığı savaş meclisinde devlet adamları ve komutanlar, düşman kuvvetlerinin sayıca çok üstün olduğunu, savaşa girmekte acele edilmemesi gerektiğini söylediler. Son derece cesur ve kararlı bir hükümdar olan Mengüberti, kendisine yapılan bu tavsiyeye uymayarak, hemen harekete geçti.

İki ordu Betråk gölü civarında karşı karşıya geldi. Sultan, Gürcü ordusunun sağ kolunda 20 bin kişilik büyük bir kuvvet teşkil eden Kıpçak bayraklarının dalgalandığını gördü. Türk geleneklerini ve bu geleneklerin gücünü çok iyi bilen Sultan, Kıpçaklara "tuz-ekmek" göndererek, onlara, daha önce aralarında bulunan dostluğu ve akrabalığı (tuz-ekmek hakkını) hatırlattı. Zira Sultanın kendi ordusunda da, çok miktarda Kıpçakların bir kolu olan Kanglı Türk'ü bulunuyordu. Harezmşâhlar ordusundaki soydaşlarıyla aralarında bulunan "tuz-ekmek hakkı"na riayet eden Kıpçaklar, derhal savaş meydanını terk ettiler. Böylece Sultan, bu Türk geleneğini kullanarak, rakiplerini oldukça rakiplerini oldukça zayıflatmış oldu. Ardından büyük bir kuvvet kaybına uğramış olan Gürcü ordusunu kolayca yenip, büyük bir zafer kazandı.

Salim Koca – Hunlardan Günümüze Türk Askeri Kültürü – Kronik Kitap s.481

YORUM YAZ



Güvenlik Kodu Yenile

Son Eklenen Yazılar