Youtube Video

Abdülhamid Han Devrinde Toprak Kaybı Meselesi

Abdülhamid Han Devrinde Toprak Kaybı Meselesi

Cüneyt Günay

Tarih:2017-03-12 / Hit:42115

Abdulhamid Han "1876-1908 tarihleri arasında Osmanlı tahtında bulundu. Meşrutiyet yanlılarına (Mithat Paşa ve avanesi) Meşrutiyeti ilan edeceği görüntüsü verip 31.8.1876'da saat 12:00'de tahta çıktı. Tahta çıktığı yıllarda Bosna-Hersek,Girit,Sırbistan ve Karadağ’da isyanlar başlamıştı. Bu sıra da toplanan Tersane Konferansı’nda İngiltere olası bir savaşı Almanya’nın Rusya’yı destekleyeceği gerekçesiyle istemiyordu. Rus Çarı Aleksandr’da harp istemiyordu ancak Rusya’da da Osmanlı’da olduğu gibi savaş yanlıları vardı ve harbin başlaması için kampanyalarına çoktan başlamışlardı.

Böyle bir ortamda Mithat Paşa , kendi eseri diyebileceğimiz Meşrutiyeti ve Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası Kanun-i Esasi’yi ilan etti.(23.12.1876) Anayasanın ilanı Mithat Paşa’nın beklentisini karşılamadı Avrupalı devletlerinin umurunda bile olmadı. Midhat Paşa, Tersane Konferansının Bulgaristan ve Bosna Hersek’te ıslahat yapılması tekliflerini incelemek üzere Bab-ı Ali’de içerisinde 60’ının Hristiyan olan 240 kişilik bir meclis topladı. Bu mecliste yaptığı konuşmada harp aleyhinde oy kullanacakları vatana ihanetle suçlayarak Tersane Konferansı kararlarını reddetti. Mithat Paşa, işsiz güçsüz takımına ve medrese talebelerine para dağıtarak Abdulhamid Han’ın penceresinin altında harp için gösteri yaptırmaktan bile geri kalmadı. Mithat Paşa ve ekibi padişaha ordunun harp istediği ve İngiltere’nin harpte Osmanlı Devleti’ne yardım edeceğini bile söylediler.

Mısır'a dış borçlanma yetkisi vererek İngiltere hakimiyetine girmesine neden olan ve Meşrutiyei ilan ettiren Mithat Paşa

Abdulhamid Han bu fikirlerin hiçbirine katılmıyor ancak devlet içindeki güce nüfuz edecek güçte henüz değildi ve Tersane Konferansının kararlarını reddini onaylamak zorunda kaldı. Bu durum üzerine İstanbul’daki büyük devletlerin büyükelçileri İstanbul’u terkettiler. İstanbul’dan büyükelçilerini çekmiş 6 büyük Avrupa Devleti, aralarında Tersane Konferansı Kararlarından daha hafif olan Londra Protokolünü imzaladılar. Londra Protokolü, Hersek Sancağının il, Ortodoks Sırplardan oluşan iki ilçenin de Osmanlı Devleti’ne ait olan Karadağ Prensliğine verilmesini istiyordu. Yani bir başka deyişle Osmanlı’ya ait toprakları gene Osmanlı’da kalmak şartıyla bir başka Osmanlı Prensliğine bağlanmasını istiyordu. Bab-ı Ali bu teklifi de reddetti.

Bütün bunlara rağmen harbe karşı olan Rus çarı Alaksandr,Bab-ı Ali’ye, gene bir Osmanlı toprağı olan Karadağ’a sadece Nişik kazasının bırakılmasını, böylece harp yanlısı ülkesindeki milliyetçileri yatıştırabileceğini bildirdi. Ancak bu teklifte Bab-ı Ali tarafından reddedilince büyük savaş başladı. 24.4.1877. Abdulhamid Han, tahta çıktıktan tam 8 ay sonra kendini 1293 Rumi senesinde gerçekleştiği için “93 Harbi” diye meşhur olan bir savaşın içinde buldu. Savaş sonucu Osmanlı Devleti için çok ağır oldu.

93 Harbi sonucunda kaybettiğimiz Karadağ

Küçük bir ilçeyi bir inatla kendi toprağı Karadağ’a vermemek uğruna Avrupa’da Sırbistan,Karadağ ve Romanya’yı ayrıca Kars,Ardahan ve Batum’u kaybetti. Bu hengame de Tunus’u da Fransa ve Mısır’ı İngiltere işgal etti. Mısır fiili işgal altında ancak Osmanlı toprağı olma özelliğini 1914 yılına kadar devam etti. Mısır 1914 yılına kadar yıllık vergisini Osmanlı Devleti’ne ödemeye devam etti.

İşte bu kayıplar Abduhamid Han’ı sevmeyenlerin onun zamanında büyük toprak kayıpları yaşandı sözünün delilleri oldu. Ancak burada dikkat etmedikleri, görmezlikten geldikleri bir nokta var. Abdulhamid Han, her ne kadar 31.8.1876 da tahta geldiyse de tam manasıyla iktidar olamadı. Amcası Abdulaziz Han’ı şehid eden, ağabeyi şehzade Murad’ı tahta çıkaran ve sonra indirip Meşrutiyeti ilan etmek için kendisini tahta çıkaran derin yapıyı yok edip kontrol edene kadar bu durum sürdü. Bu sürede de yukarıda zikredilen kayıplar yaşandı.

Abdulhamid Han, devlet yönetimi tam manasıyla ele aldıktan sonra sadece Osmanlı Devleti’nde değil aynı zamanda tüm dünya siyasetinde söz sahibi oldu. Kurduğu istihbarat teşkilatı ile ülkesini içeri de ve dışarıda korumayı başardı. Her ne kadar günümüzde kendisini toprak kayıpları vb. sebeplerle eleştirenler olsa da uyguladığı denge siyasetiyle de İngiltere ve Almanya gibi bir çok devletin yöneticileri onun dahice ülkesini yönettiğini itiraf eden tarihe geçen bir çok söz söylediler.

"Abdulhamid bastonunu Karadeniz'e sokar, Akdeniz'i karıştırırdı"/ İngiltere başbakanı W.Ewart Gladstone

BU HABER HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR

  • Çok iyi üfürmüşsünüz. İşkembe-i kübradan ancak bu kadar sallanır.

    Tarih Öğretmeni

    2022-05-21 00:00:00

YORUM YAZ




Yazarın Diğer Makaleleri

Kayseri Seyahatnamesi

Bir şehri yakinen tanımak için en az üç gün kalmak lazım. Bu da çok şükür bize Kayseri’de nasip oldu. Kayseri’yi görmeden evvel Kayseri denilince aklıma muhtemelen ...

İnegöl Fatihi Turgut Alp'a Vefa

Geçen sene İnegöl’e gittiğimde İnegöl’ün tarihi mekanlarını da bir tarihçi olarak ziyaret ettim. İshak Paşa Külliyesi, Osmanlı Hanedanın ilk şehidi Bayhoca’nın kabr...

Fatih'te Su Çeşmeden İçilir

“Su gibi aziz ol”, “Su verenlerin çok olsun” diye dilimize yerleşen dualar vardır. Bu dualarda yer almak içinde ecdadımız suya, sebile, çeşmeye çok önem vererek şeh...
Tüm Yazıları