Coğrafi Keşiflerin Hikayesi
Tarih:2020-04-14 / Hit:3305
Takvimler 1400'lü yılların sonunu gösteriyordu. Osmanlılar kıtanın doğusunda, Endülüs Müslümanlarıysa güneyinde Avrupalıları sıkıştırmıştı. Avrupalılar soluk alacak, ticaret yapabilecek bir koridor arıyorlardı. Özellikle Asya'dan baharat getirmek konusunda çaresiz bir durumdaydılar. Baharatlar; yiyecekleri bozulmadan saklamak, çürümelerini önlemek için kullanılıyordu. Ancak baharatları elde etmek halihazırda hem pahalı hem de tehlikeliydi.
Tacirler baharat getirebilmek için Asya'dan Avrupa'ya uzanan İpek Yolu’nu kullanmak zorundaydılar. Osmanlı, İpek Yolu'nun can damarlarından Konstantinopol'ü alarak, bir bakıma Avrupa'nın gıda güvenliğini tehlikeye atmıştı. Uzakdoğu’ya giden yolların geçtiği Kuzey Afrika ve Kızıldeniz'de Müslümanların denetimi altındaydı.
Batı, batıya sıkışıp kalmıştı
Doğuda duvar gibi yükselen bir İslam dünyası arkalarında koca bir Atlantik Okyanusu vardı. Ya savaşarak Doğuyu zorlayacak ya da ufuk çizgisinden sonra dünyanın bittiğine, deniz suyunun kaynadığına ya da türlü türlü deniz canavarlarının yutmak için kendilerini beklediğine inandıkları Atlantik Okyanusu'na açılacaklardı. Deniz canavarlarıyla savaşmayı daha kolay bulmuş olacaklar ki ikinci şıkkı tercih ettiler.
Cehennemin kapısına kadar gidebiliyorlardı
Avrupalı imparatorlar, Asya'ya giden bir deniz rotası bulunması için kesenin ağzını açmak zorunda kaldı. Devrin yetenekli denizci kaşif ve haritacılarını kendileri adına çalışmak için finanse etme yoluna gittiler. Deniz yoluyla Asya pazarlarına ulaşabilirlerse daha ucuza ve daha kolay bir şekilde baharat elde edebileceklerdi.
Portekiz, yeni bir yol bulmak için kolları sıvayan ilk ülke oldu. Portekiz kraliyet ailesinin üyesi; ölene kadar hiçbir sefere çıkmadığı halde sonradan Gemici lakabını alacak Prens Henry, yeni Bir denizcilik ekolü başlatıp Afrika'nın batı kıyılarına yönelik ilk seyahatleri finanse etti. Ancak 1400'lü yıllarda gemiciler, az önce sözünü ettiğim efsanelerin etkisi altında olduğu için, süreç çok yavaş ilerliyordu. Henry'den önce gemiciler, karalara bakarak çizilen portolan haritalarını kullanıyorlardı. Ayrıca o dönemde gemiciler için adeta GPS vazifesi gören Kuzey Yıldızı, Ekvator çizgisine yaklaştıkça gözden kaybolmaya başladığı için, denizciler o hattı geçmeye yanaşmıyordu. Batı Afrika'nın yukarılarında kalan Bojador Burnu'nun ( Fas) cehennemin kapısı olduğuna inanmaları da bu isteksizlikte etkendi.
Ancak bu durum uzun sürmeyecekti.
“ Kara artık görünmüyor efendim”
Doğal olarak, Henry’den önce gerçekleşen seyahatlerde, denizciler sadece cehennemin kapısına kadar olan kıyı şeritlerini takip ediyorlardı. Bu sınırlı gemiciliğe meydan okuyan, vizyon sahibi Portekiz Prensi’nin bastırmasıyla Portekizli denizciler, karaları çok uzun süre göremeyecekleri seferlere çıkarak, 1419’da Madeira Adaları’nı( Christiano Ronaldo) ‘nun memleketi olarak ünlenmiştir. 1427’de ise Azor Adaları’nı keşfettiler. Bu süreçte ilk açık deniz haritalarından bir yapıldı. Bu, sonradan gelen ünlü kaşiflere hem ışık tutacak hem de onlar tarafından daha da geliştirilecekti. Ancak asıl amaç harita yapmak değildi.
Kısa Dünya Tarihi, s.212 Timaş