İlk İbadet Yeri Kabe
Ahmet Demirbaş
ahmet.demirbas@tg.com.tr
Tarih:2015-06-28 / Hit:8596
Bugün, müminlerin hac ibâdetini yapmak için dünyanın her tarafından ziyârete geldiği Kâbe'nin tarihine bir yolculuk yapalım istedik... Kâbe-i şerîfi, Âdem aleyhisselâm inşâ etmiştir. Bu binâ, Nûh aleyhisselâm zamânındaki tufanda yıkıldı. Kâbe'nin tûfandan sonra İbrâhim aleyhisselâma kadar yeri belirsiz olup yalnız bulunduğu saha bilinmekteydi. İbrâhim aleyhisselâmın, “Beytullah”ı yeniden yapmasına kadar, bu bölgeye olan hürmet ve saygı devâm etti. Kâbe-i muazzama, İbrâhim aleyhisselâmdan sonra zaman zaman yıkılıp yeniden inşâ edilmiştir. Bu inşâların biri de, Resûlullah efendimize peygamberliği bildirilmeden önce olmuştur.
“ONUN HÜKMÜNE RAZIYIZ!”
Sevgili Peygamberimiz o zaman otuz beş yaşlarındaydılar. Yağmur ve seller Kâbe'nin duvarlarını iyice yıpratmıştı. Binâyı yeniden yapmak lâzımdı. Bunun üzerine Kureyş Kabîlesi, Kâbe'yi, İbrâhim aleyhisselâmın yaptığı temele kadar yıkıp yeniden inşâ etmeye karar verdiler. Kendi aralarında istişâre ettiler. Kâbe'nin temelinin bir tarafını kısaltmak, topladıkları malzeme mikdârınca taştan bir binâ yapmak için karar aldılar. Hilâl şeklindeki Hatîm denilen küçük duvar ile, Kâbe arasını boş bırakıp, dört köşe, kuzey duvarını altı arşın bir karış (bir arşın=68 cm) içeriden başladılar. Diğer duvarları, eski temelin üzerine inşâ etmeye devam ettiler. Kâbe'nin içini, kapının eşiği seviyesine kadar toprakla doldurdular. Hacer-ül-Esved'in konulacağı yere kadar binâyı yükselttiler.
Fakat Hacer-ül-Esved'i yerine yerleştirmek husûsunda ihtilâfa düştüler. Her kabîle bu şerefe kavuşmak istediğinden, aralarında büyük bir anlaşmazlık çıktı. Bu sırada Abdülmuttalib'in dayısı ve yaşlı bir zât olan Huzeyfe bin Mugîre; “Ey Kureyş topluluğu! Anlaşamadığınız iş hakkında hüküm vermek üzere, şu kapıdan ilk girecek zâtı aranızda hakem yapın” diyerek, Kâbe'ye açılan Benî Şeybe Kapısını gösterdi. Oradakiler bu teklifi kabul ettiler ve işin en nâzik ânında bu işi hâlledecek kimseyi beklemeye başladılar. Nihâyet kapıdan; doğruluğunu, üstün ahlâkını son derece takdir ettikleri ve “El-Emin”, yâni hep kendisine güvenilir dedikleri Muhammed aleyhisselâmın geldiğini gördüler. Hep birden; “O'nun hükmüne râzıyız” dediler. Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm bir örtü istedi. Onu yere sererek Hacer-ül-Esved'i örtünün üzerine koyup; “Her kabîleden bir kişi bir ucundan tutsun” buyurdu. Taşı, konulacağı yere kadar kaldırttı. Sonra kendisi taşı kucaklayıp yerine koydu. Böylece çıkmak üzere olan büyük bir çarpışmanın önlendiğini gören kabîleler, bu hareketten memnun kaldılar...
Kâbe-i şerîf, 683 (H. 64) senesinde Hüseyn bin Numeyr es-Sekûnî'nin Mekke kuşatması sırasında tamâmen yandı. Ancak daha sonra, İbrâhim aleyhisselâmın yaptığı temel üzerine yeniden yapıldı... Kâbe'nin bu hâli, Halîfe Abdülmelik bin Mervân'ın Mekke vâliliğine tâyin ettiği Haccâc bin Yûsuf zamanına kadar devam etti. Haccâc, halîfeye mektup yazıp Kâbe'yi eskisi gibi yapmak istediğini bildirdi. Kabul edilince kuzey duvarını yıkıp, Hatîm'i dışarıda bıraktı. Garb kapısını kapattı. Şark kapısını yükseltti. Böylece Kâbe-i muazzama bugünkü hâle geldi...