Yirmi Kubbeli Cami'nin Hikayesi
Tarih:2013-11-28 / Hit:9324
Yıldırım Bayezid Hân, 1396 Niğbolu Zaferi’nden sonra Rabbine karşı bir şükran ifadesi olarak Bursa’ya büyük bir câmi yaptırmaya karar verdi. Câminin inşasında çalışanların ekmek ihtiyacını yakında küçük bir fırını bulunan Somuncu Baba karşıladı. Ulu Câmii’nin bir Cuma günü açılmasına karar verildi.
Bursalılar bu muhteşem câmiyi hıncahınç doldurmuşlardı. Başta padişah Yıldırım Bayezid Hân, Şeyhülislam Molla Fenâri, gönüller sultanı Emir Sultan, diğer ulemâ ve devlet erkânı açılış için hazırdı.
Yıldırım Bayezid Hân, câminin açılış hutbesini okuması için Emir Sultan’ı görevlendirdi. Emir Sultan; “Sultanım, zamanımızın büyük âlimi burada iken, bizim hutbe okumamız uygun düşmez.” diyerek affını istedi. Yıldırım Bayezid, Emir Sultan’ın bahsettiği âlimin kim olduğunu sordu. Emir Sultan da Somuncu Baba’yı gösterdi. Somuncu Baba, padişahın ricasını kıramadı. Minbere doğru yürüdü. Emir Sultan’ın yanından geçerken; “Emîrim, niçin beni ele verdiniz?” diye sordu. EmirSultan’ın cevabı anlamlıydı: “Senden ileride kimseyi göremedim.”
Bu işe Bursalılar çok şaşırdı. Her gün; “Müminler Somunu” diye leziz ekmekler satan nur yüzlü insan, meğer ne büyük bir âlim ve gönül sultanıymış!.. Herkes merakla Somuncu Baba’nın hutbesini bekliyordu. Minbere çıkan Somuncu Baba, bir girişten sonra şunları söyledi: “Bâzı âlimler Fâtiha sûresinin tefsirinde zorlanıyor. Onun için hutbede bu sûrenin tefsirini yapacağım.“
Somuncu Baba, Fâtiha sûresinin 7 ayrı tefsirini yaptı. Tefsir-den fıkıha, kimyadan astronomiye, hayattan kâinata girmediği konu, vermediği örnek kalmadı. Hikmetli sözler sarfetti. Herkes ağzı açık dinliyordu. Herkes; “Meğer Somuncu Baba ne büyük bir âlimmiş de bilememişiz.” diye hayıflandı...
O günden sonra Somuncu Baba’yı Bursa’da gören olmadı. Kendinin teşhir edildiğini anlayınca başka diyarlara gitti.