Efendimize en son o dokundu, Kusem bin Abbâs
Tarih:2017-06-08 / Hit:4983
Hazret-i Fatıma’yı ayrı tutarsak Efendimize çok benzeyen 6 sahabe vardır. Hasen bin Ali, Musab bin Umeyr, Cafer bin Ebu Talip, Ebu Süfyan bin Haris, Saib bin Ubed (İmam Şafii’nin dedesi) ve Kusem bin Abbâs.
Kusem bin el-Abbâs bin Abdülmüttalib el-Hâşimî, adı üzerinde Hazret-i Abbâs’ın oğlu, Abdülmuttalib’in torunudur. Efendimiz ile amcaoğullarıdırlar. Annesi Ümmü’l-Fazl Lübâbe bint Hâris el-Hilâliyye, hazret-i Hatice’den sonra Müslüman olan ilk kadın olup Resûl-i ekremin hanımlarından Meymûne’nin kız kardeşidir. Kusem bin Abbas hazret-i Hüseyin ile aynı yaşlardadır, sütkardeşidir ayrıca.
PEYGAMBER DUASI
Efendimiz, hazret-i Abbas ile oğulları Abdullah, Ubeydullah, Fazl ve Kusem’i bir mülâet (örtü) ile sarar ve “Ya Rab, bu benim amcam ve babamın öz kardeşidir. Bunlar da onun çocuklarıdır. Onları bu perdeyle örttüğüm gibi, sen de Cehennemden öylece koru” diye dua buyururlar. Biliyorsunuz, Efendimiz çocukları çok sever. Bir gün Kusem’i sokakta oynarken görür ve bineğinin terkisine oturtuverirler. Bir bakarlar Cafer-i Tayyar’ın oğlu Abdullah. Onu da mahrum etmez, kucaklarına alıverirler. Âlemlerin efendisi ile bir deve üzerinde sokak sokak dolaşmak, düşünün bir çocuk için ne büyük saadet…
Hazreti- Kusem, babası hazret-i Abbâs’tan, kardeşi Fazl’dan, Talha bin Ubeydullah’tan ve bizzat Efendimizden hadis-i şerifler rivayet eder. Hadis âlimleri bunları kitaplara geçer. Efendimizin cenazesi yıkanırken yardım edenlerden biri de odur, Server-i kâinatın nurlu kabrine iner ve kabirden en son o çıkar. Resûl-i ekreme yeryüzünde dokunan son kişi olarak tanınır İslâm âleminde. Hazret-i Ali’nin hilâfeti döneminde Mekke Valiliğine tayin edilen hazret-i Kusem, Emir-ül mümininin vefatına kadar vazifesini sürdürür. Bunun yanı sıra hac eminliği de yapar (Hicri 38/658) ve fetvalar verir bu hususta.
Yaşı küçük olduğu için hem Asr-ı saadeti, hem Hulefa-yı Râşidîn devrini, hem Emevi dönemini yaşar. Hazret-i Muâviye devrinde Saîd bin Osman bin Affân kumandasındaki orduya katılır, Horasan civarına sefere çıkar. Zor bir seferdir, meşakkatlidir. Çok büyük yararlıklar gösterir, hepsi bir yana onun gibi birinin ordu içinde bulunması mücahitleri gayrete getirir. Son derece mütevazıdır, dünyalıkla ilgilenmez. Ganimetten kendisine teklif edilen miktarı çok bulur, önce 5’e bölünmesini, herkesin hakkını aldıktan sonra kalandan hisse ayrılmasını söyler.
Bu ordu Semerkant’ı fetheder. (56/675) Ancak Mübarek, Efresiyap Tepeleri denilen mıntıkada, ibadet ederken baskına uğrar, şehadet şerbetini içer. Aradan dört asır geçtikten sonra üzerine türbe yapılır. Müminler kabrini ziyaret eder, ona “Şah-ı zinde” (yaşayan şah) derler. Türkler Orta Asya’nın ilk medresesini burada kurar, güzide talebeler yetiştirirler. Moğollar, önlerine çıkan ne varsa yakıp yıkar ama başlarına bir müsibet gelir endişesi ile hazret-i Kusem’in türbesine dokunmazlar. Samaniler, Timuroğulları ve Şeybaniler devrinde de devlet adamları ona yakın defnedilmek ister. Hazire gün geçtikçe genişler. Cümle kapısından girilen kabristan âdeta bir cadde gibidir, iki tarafta türbeler, mescitler, medreseler... Sıra sıra kubbeler. Mimariye meraklı olanlar saatlerce dolaşır, bıkıp usanmadan resim çekerler. Bilhassa çini sanatı üzerine araştırma yapanlar mutlaka buraya gelmelidirler.