Youtube Video

Dünyanın Tanıdığı Bizim Tanımadığımız Alimimiz

Dünyanın Tanıdığı Bizim Tanımadığımız Alimimiz

Cüneyt Günay

Tarih:2017-08-08 / Hit:8996

Bursa'ya gittiyseniz şehrin manevi sultanlarından Emir Sultan Hazretlerini muhakkak ziyaret etmişsinizdir. Bundan sonra Emir Sultan Hazretlerini ziyaret edecekseniz yürüme mesefasindeki Zeyniler Kabristanını da ziyaret etmenizi kesinlikle öneririz. Bu kabristanda bir çok tanınmış isim yatmaktadır. Bu isimlerden Fatih'in hocası Molla Hüsrev'in hayatı ve yattığı kabristanlığın durumu hakkında ilginizi çekecek bilgiler paylaşacağım.

Molla Hüsrev Kimdir?

Hanefî mezhebi fıkıh âlimi ve üçüncü Osmanlı şeyhülislâmı. İsmi, Muhammed bin Feramuz (Feramerz) bin Ali er-Rûmî’dir. Sivas ile Tokat arasındaki Kargın köyünde doğdu. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. Babası, bir Fransız subayı iken müslüman olmuştur. Kızını Osmanlı emirlerinden Hüsrev adında bir zâta verdi. Babasının genç yaşta ölmesi üzerine, eniştesi Hüsrev Bey’in yanında kaldı ve büyüdü. Bu sebeple Hüsrev kayını diye çağırılırdı. Daha sonra kayını kelimesi kaldırılarak, Molla Hüsrev adıyla meşhûr oldu. 885 (m. 1480) senesinde İstanbul’da vefât etti. Namazı Fâtih Câmii’nde, kılındıktan sonra, Bursa’ya götürülüp, Emîr Sultan’ın doğusunda kendi yaptırmış olduğu medresenin bahçesine defnedildi.

Fâtih Sultan Mehmed Hân, Molla Hüsrev’i çok takdîr ederdi. Molla Hüsrev’den söz ettiği zaman; “Zamanımızın Ebû Hanîfe’sidir.” diyerek, teveccüh ve sevgisini belirtirdi. Bir defasında bir düğün yemeğinde, hocası Molla Gürânî’yi sağ yanına, Molla Hüsrev’i sol yanına alarak oturmak sûretiyle iltifâtta bulunmuştu.

Molla Hüsrev’in, birçok kıymetli eserleri vardır. Bu eserlerinin önemlisi Dürer-ül-hükkâm fî şerh-i Gurer-il-ahkâm: Fıkha dâir olan, sık sık müracaat edilen bu en önemli eseri, bütün Türk Osmanlı medreselerinde şerhleri ile beraber ders kitabı gibi ta’kib edilmiştir. Molla Hüsrev, bu eserini 877 (m. 1472) senesinde yazmağa başlamış, 883 (m. 1477) senesinde bitirerek Fâtih Sultan Mehmed Hân’a takdim etmiştir.

Molla Hüsrev'in ünü sadece Osmanlı coğrafyasında değil eserleriyle gününümüzde Avrupa'ya kadar yayılmıştır. Bununla ilgili ibretlik bir olay şöyle anlatılır.

Zeyniler Kabristanı

“Avusturyalı bir profesör Molla Hüsrev’in Dürer ve Gürer adlı eserini okur ve hayran kalır . 1940lı yıllarda ta Avusturya’dan kalkar Türkiye’ye Bursa’ya gelir. Çelik Palas’a yerleşir. Çelik Palas o senelerde yeni yapılmıştır. Geldiği günün sabahı smokinlerini giyer. Ve Çelik Palas yöneticilerine

-“Ben Molla Hüsrev’in mezarını türbesini ziyaret etmek istiyorum bana bir fayton tutar mısınız?” der.

Otel idarecileri birbirlerine şaşkın şaşkın bakarlar bu isimde bir türbe bilmiyoruz derler. Otel idaresi önce vilayete sonra vakıflar müdürlüğüne ve müze müdürlüğüne sorarlar. Cevap aynı: -Bilmiyoruz. Bunun üzerine otel idaresi maarif (milli eğitim) müdürlüğüne müracaat eder, maarif müdürlüğü :

– “araştıralım” der. Evvelce Ulucami imam-ı salisi(üçüncü imamı) olarak görev yaparken maarif müdürlüğüne müfettiş olarak getirilen hafız Necip Aksoy beye sorarlar ve nihayet ondan cevap alırlar.

Necip bey : -“Molla Hüsrev Emir Sultan Zeyniler Camii bahçesinde medfundur” der. Ve misafir profesörü ile beraber kabri ziyarete giderler.

Avusturyalı profesör kabri görünce şaşkına döner çünkü gördüğü manzara yürekler acısıdır. Mezarın başında kitabeyi ihtiva eden sadece basit bir taş kalmıştır. Mezarın ortasında bir köpek yatmış güneşlenmektedir. Civarında da tavuklar eşinmektedir. Profesör renkten renge girer. Misafir olduğu için fazla konuşmaz.

Sadece: -“Bu bilim adamı bizde olsa biz buna büyük bir anıt yaptırırız”der .

Aynı gün Bursa’dan ayrılır. Bu olayı maarif müfettişi Necip Aksoy beyden ve Bursa’da uzun yıllar Milli Eğitim müdürlüğü ve daha sonra da milli eğitim bakanlığı ilköğretim genel müdürlüğü yapan Ertuğrul Seyhan beyden dinledim Bu caminin haziresinde Molla Hüsrev’den başka daha pek çok alim vardır. Caminin hemen üzerinde dikkat çeken mezar Molla Hayali’nin mezarıdır.

Zeyniler Kabristanı

Zeyniler Kabristanın gerçek alanı şu an görüldüğü kadar değil kaynaklarda 400 mezarın olduğuna rastlanılmakta günümüzde bunun yüzde 70'inin olmadığını söylebiliriz. Konuyla ilgili turkalemiyiz.com web sitesinde yer alan bir makalede şu bilgiler yer almaktadır.

Bursa'da Zeyniler Camii çevresinde teşekkül eden Zeyniler Mezarlığı, Bursa tarihçilerinin ifadesiyle, Londra'daki West Minister Kilisesinin mezarlığı gibi, XIV. yüzyıldan beri Bursa'nın seçkin bilgi, sanat, din ve kültür adamlarının gömüldüğü, örneği zor bulunabilen bir tarih müzesi olduğu halde, bu mezarlıkta bulunan 1400 mezar taşından geriye şimdi sadece bir harabe kalmıştır.

Mahallede yaşayan yaşlıların ifadelerine göre 1935 yılı civarında devlet görevlisi olduğu anlaşılan bir kişinin nezaretinde buradan kırk at arabası dolusu taş taşınarak götürülmüştür.

Kırk araba dolusu taşın nereye götürüldüğü hakkında bir kayıt elimizde olmamakla birlikte, en iyi niyetle, bu taşların müzede koruma altına alınmak üzere taşındığı düşünülebilir. Ancak müzedeki taş mevcudiyeti Zeyniler'den giden bu miktarı karşılamaktan uzak olduğu gibi, zaten tabii bir müze halindeki mezarlığın bozulmasında nasıl bir yarar gözetildiğini anlamak kolay değildir.

 

Taşların bir kısmı müzeye nakledilirken, müzeye nakledilenler dışındaki taşların kendi haline terk edilerek gözden çıkarıldığı anlaşılmaktadır; nitekim neticenin böyle olduğunu Zeynilerdeki perişanlık ispat etmektedir.

Zeyniler kabristanın önünde bulunan camisindeki çeşmede suyun Fatih Sultan Mehmet Hanın fermanıyla verildiği bilgisi dikkat çekmektedir.

YORUM YAZ




Yazarın Diğer Makaleleri

Kayseri Seyahatnamesi

Bir şehri yakinen tanımak için en az üç gün kalmak lazım. Bu da çok şükür bize Kayseri’de nasip oldu. Kayseri’yi görmeden evvel Kayseri denilince aklıma muhtemelen ...

İnegöl Fatihi Turgut Alp'a Vefa

Geçen sene İnegöl’e gittiğimde İnegöl’ün tarihi mekanlarını da bir tarihçi olarak ziyaret ettim. İshak Paşa Külliyesi, Osmanlı Hanedanın ilk şehidi Bayhoca’nın kabr...

Fatih'te Su Çeşmeden İçilir

“Su gibi aziz ol”, “Su verenlerin çok olsun” diye dilimize yerleşen dualar vardır. Bu dualarda yer almak içinde ecdadımız suya, sebile, çeşmeye çok önem vererek şeh...
Tüm Yazıları