Youtube Video

Kayseri Seyahatnamesi

Kayseri Seyahatnamesi

Cüneyt Günay

Tarih:2023-07-16 / Hit:3977

Bir şehri yakinen tanımak için en az üç gün kalmak lazım. Bu da çok şükür bize Kayseri’de nasip oldu. Kayseri’yi görmeden evvel Kayseri denilince aklıma muhtemelen sizin de öyledir pastırma, ticaret ve mantı geliyordu.

 

Üç günlük ziyaretim sonrası ise aklıma Hunat Hatun Külliyesi, İhtişamlı Kayseri Kalesi, Mimar Sinan’ın doğduğu ev, tarihi Kayseri evleri, cumhurbaşkanları ve bir çok ünlünün mezun olduğu tarihi Kayseri Lisesi, Anadolu’nun ilk tıp merkezi Gevher Nesibe Sultan Medresesi, Seyyid Burhaneddin Hazretleri Türbesi ve kabristanlığı, Kayseri Saat Kulesi , tarihi şehir kütüphanesi, Koramaz Vadisi… gelmekte.Bir üç gün daha kalsam eminim liste en az iki katı uzayacaktı.

 

Kayseri’nin tarihi Hititlere kadar uzansa da ağırlıklı olarak bir Selçuklu şehri. Kayserililer 8 asırlık tarihi yapılarını aktif bir şekilde günümüzde de kullanarak yaşıyorlar. Bunda da en büyük pay Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç ve ekibinin diyebiliriz. Nerede bir tarihi mekan varsa özgün halini bozmadan tamamen insanın istifade edeceği şekilde tasarlanarak günümüzde de aktif bir şekilde kullanıldığına bir çok yerde şahit oldum. Nerede bir tarihi kalıntı varsa hemen aslına uygun bir şekilde restore edip şehrin kültürüne yansıtan bir anlayış içindeler.

 

Anadolu’daki en eski yazıların gün yüzüne çıkarıldığı ve Anadolu’da tarihi çağların başladığı yer olan Kültepe Kaniş –Karum da da Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin hummalı çalışmalarına şahit oldum.

Kültepe Karum bölgesinde yapımı devam eden 14 evden müteşekkil “Asurlu Tüccarlar Sokağı” ile ziyaretçilerin o döneme tanıklık etmesine imkan sağlayacak ve yine yapımı bitmek üzere olan bölge hakkında bilgi vermek amacıyla yapılan Kültepe Ziyaretçi Merkezi görülmeye değer. Yine bölge de şu an yapımı devam eden dünyanın en büyük kayadan oyma müzesinde de çalışmalar hummalı bir şekilde devam etmekte.

 

Kayseri’de gezilecek görülecek çok yer ama beni etkileyen görmeden gitmeyin diyeceğim yerlerin bir kaçını burada zikredeceğim.

Kayseri Kalesi

Kayseri Kalesi tarihi MS. 3. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bizanslılar, Danişmentliler, Selçuklular, Dulkadiroğulları, Karamaoğulları ve Osmanlılar dönemlerinde kale ve surları tamir edilerek günümüze kadar ulaşmıştır. Kale şehrin tam merkezinde oldukça görkemli bir şekilde durmaktadır. Belki zamanında bu kadar aktif kullanılmamıştır.

İçerisinde Kayseri’nin en eski tarihine tanıklık edeceğiniz Arkeoloji müzesi, Kale surları dibinde yine Kayseri Büyükşehir Belediyesince geleneksel sanatların yaşatılması için oluşturulan Sanatçılar sokağı, Gedik Ahmed Paşa'nın nezaretinde ve Fatih Sultan Mehmed'in fermanı ile yaptırılan zarif Kale Camii ve dinlenebileceğiniz etkinlik alanları mevcut.

 

Seyyid Burhaneddin Kabristanlığı ve Türbesi

Bursa’da huzur aldığım mekanların başında Muradiye Külliyesi gelmekte. Muradiye Külliyesi’ni ziyaret edenler ne demek istediğimi bilirler. Kayseri içinde Seyyid Burhaneddin Kabristanlığı ve türbesi de kuş sesleri ve yeşillikler içerisinde manevi huzura erişebileceğiniz bir mekan.

Seyyid Burhaneddin, Sultân-ül-ulemâ Muhammed Behâeddîn-i Veled’in yetiştirdiği evliyânın büyüklerindendir. Hazreti Hüseyn’in torunlarından olup, seyyiddir. Mevlana Celaleddin Rumi Hazretlerine dokuz sene hocalık yapmış büyük bir zattır.

 

Mimar Sinan’ın doğduğu ev

Anadolu'nun yanı sıra farklı coğrafyaları da eserleriyle nakış nakış işleyen Mimar Sinan'ın doğduğu Ağırnas Mahallesi görülmeye değer. Fırsatınız olurda denk gelirseniz ev ve Mimar Sinan’ı evin görevlisi ve Mimar Sinan ile aynı mahallede doğan Ahmet Bekdaş’tan dinlemenizi özellikle tavsiye ederim.

Mimar Sinan’ın mimarlığının başlangıcı bu ev diyebiliriz. 23 yaşına kadar bu evde kalmış. Mimar Sinan’ın, inşa ettiği yapılarda kullandığı “Türk üçgeni” ni Mimar Sinan’ın doğduğu evde de görebilirsiniz. Ev dışarıdan çok büyük gözükmese de iç içe galerilerden oluşan oldukça büyük bir yapıdır. Sadece bu ev değil mahalledeki diğer evlerde bu şekildedir.

 

Hunat Hatun Külliyesi

Hunat Hatun külliyesi, Kayseri’de en etkilendiğim ve en çok vakit geçirdiğim mekanlardan biri. Sekiz asırlık bir medrese bahçesinde meşrubat içerek günün yorgunluğunu atacağınız bir mekan. Kayseri Büyükşehir Belediyesi bünyesinde olduğu içinde fiyatlar son derece uygun. Medrese sınıflarının her biri şu an hüsnü hat, tezhip,çinicilik, naht , tesbih gibi geleneksel sanatlarımızın icra edildiği birer atölyeye dönüşmüş durumda ve meraklıları hem alış veriş yapıyor hem de bilgi edinmiş ediyorlar. Medrese içerisinde külliyenin banisi Hunat Hatun’un kabri de bulunmakta.

Medresenin yanında bulunan Hunat Camii’de görülmeye değer. Ahşap minberi süsleme bakımından, çivisiz kundekari yöntemiyle yani desenli ahşap parçaların birbirine geometrik olarak geçmesiyle yapılmış. Desenlerindeki ince ahşap işçiliği adeta insanın gözünü kamaştıryor.

Gevher Nesibe Selçuklu Uygarlığı Müzesi

Gevher Nesibe, II. Kılıç Arslan'ın kızıdır. Bir ara cepheden öyle çok yaralı gelir ki sarayın koridorları revire döner. Ne yazık ki gazilerin çoğu hekim yüzü göremeden vefat eder. Bu durum Gevher Nesibe Hatunu oldukça üzer ve abisi I. Gıyaseddin Keyhüsrev’den bir Darüşşifa yapmasını ister ve bütün birikimlerini bu Daruşşifa’ya harcar. Gevher Nesibe her ne kadar Daruşşifa’nın bitişini göremese de onun sayesinde tıp eğitimi ve sağlık hizmetlerinin verildiği dünyanın ilk hastanesinin yapılmasına vesile olur. 1206 yılından 1890 yılına kadar hem hekim yetiştirmiş hem de hastalar burada tedavi edilmiştir.

Kayseri, o yıllarda hem kervanları ağırlayan bir konaktır hem de ilim yuvasıdır. Şehirde 15 kadar medrese ve yüzlerce müderris vardır. İşte böylesine bir alt yapı olduğu için Şifahane sadece iki yılda tamamlanır. Düşünün Avrupalıların akıl hastalarını diri diri yaktıkları bir devirde onları aydınlık hücrelerde ağırlar ve hususi dehlizlerden su ve kuş sesleri yollarlar. Binada ne ocak yakar, ne mangal taşırlar, yanıbaşındaki hamamın buharıyla ısınırlar. 800 yıl evvel merkezî ısıtma sistemi kullanılır. Şifahane'nin gün ışığı ile aydınlatılan 3 ameliyathanesi vardır ve orada katarakt ve mesane ameliyatı bile yaparlar.

 

Kayseri Lisesi - Milli Mücadele Müzesi

Temelleri II. Abdülhamid Han, tarafından 1903'te atılan Taş Mektep, 2016'da müzeye dönüştürülerek "Milli Mücadele Müzesi" adını alır. Binanın tarihini ve Milli Mücadele dönemindeki Kayseri’yi Müzeler ve Tarihi Yapılar Müdürü Fehmi Gündüz’den dinlemek nasip oldu. Fehmi Bey hem tarihçi hem de arkeolog ve Kayseri’ye tüm detaylarıyla hâkim durumda. Fırsatınız olursa Kayseri kültürünü ve tarihini kendisinden dinlemenizi tavsiye derim.

 

 

Cumhuriyetin ilanından sonra liseye çevrilen Taş Mektep, Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı gibi birçok önemli olayın tarihine şahitlik etmiş. Tarih 1921'i gösterdiğinde, 63 öğrenci bir karar alarak Sakarya harbine gider. Eğitimleri devam ediyor mezun olmamışlar ve hepsi canlarını bu vatan için verir. Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarihi Taş Mektep'i aslına uygun teşhir ederek bu tarihi binayı İçerisini milli mücadele kısmı ve eğitim kısmı olarak düzenlemiş ziyaretçiler müzeye geldiğinde Milli Mücadele tarihini yakinen görmüş oluyorlar.

 

Lisenin asırlık eğitim tarihini ortaya koyan bölümlerden oluşan bir sınıfta bu okuldan mezun olan Cumhurbaşkanları Turgut Özal, Abdullah Gül ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ında aralarında bulunduğu önemli şahsiyetlerin öğrencilik dönemlerini yansıtan balmumu heykellerinin de yer aldığı sınıf müzenin ilgi çeken yerlerin başında.

 

Kütahya Eskişehir Savaşları yenilgisi sonrası meclisin Kayseri’ye taşınması gündeme gelir ve hazırlıklar bu binada başlanır ve meclis kürsüsü dahi hazırlanır. Bu bölümü de müze içerisinde ziyaret edebilirsiniz.

 

 

Şehir Kütüphanesi

Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından Şehir Kütüphanesi’ne dönüştürülen Kiçikapı’daki Tarihi Meryem Ana Kilisesi 1. Dünya Savaşı yıllarına kadar faaliyetini sürdürür. Daha sonraki süreçte depo, sergi salonu, zabıta karakolu ve spor salonu olarak kullanılır. Tarihi binada açılan Şehir Kütüphanesi’nde 25 bin basılı, 22 bin elektronik, 3 bin sesli olmak üzere 50 bin kitap bulunuyor.

 

Kapalı Çarşı

Kayseri Kapalı Çarşı, Osmanlı döneminde yapılan kapalı çarşılar arasında İstanbul’dakinden sonra en büyük kapalı çarşı özelliğini taşımaktadır. Son derece canlı ve sağa ve sola uzayan sokakları ile devasa bir yapıdır. 18 giriş kapısı ve 16 sokağı bulunan Kayseri Kapalı Çarşı, Merkez Kapalı Çarşı, Vezirhan, Gönhan ve Bedesten'den oluşuyor. Eski el dokuması halı ve kilimlerin satışa sunulduğu ve onarımlarının yapıldığı bedesten bölümü, turistlerin uğrak noktaları arasında yer alıyor.

 

 

Yazının başından belirttiğim gibi Kayseri’de geçirdiğim üç günde beni etkileyen bazı yerlerden bahsettim. Görülecek bir çok tarihi ve kültürel mekanından, Erciyes’ten, Gesi Bağları’ndan ve yemek kültüründen bahsedemeden yazımı burada bitiriyorum. Sırf Kayseri’ye özel bir tatil planlayın ve doyasıya Kayseri’yi keşfedin.

 

YORUM YAZ




Yazarın Diğer Makaleleri

Kayseri Seyahatnamesi

Bir şehri yakinen tanımak için en az üç gün kalmak lazım. Bu da çok şükür bize Kayseri’de nasip oldu. Kayseri’yi görmeden evvel Kayseri denilince aklıma muhtemelen ...

İnegöl Fatihi Turgut Alp'a Vefa

Geçen sene İnegöl’e gittiğimde İnegöl’ün tarihi mekanlarını da bir tarihçi olarak ziyaret ettim. İshak Paşa Külliyesi, Osmanlı Hanedanın ilk şehidi Bayhoca’nın kabr...

Fatih'te Su Çeşmeden İçilir

“Su gibi aziz ol”, “Su verenlerin çok olsun” diye dilimize yerleşen dualar vardır. Bu dualarda yer almak içinde ecdadımız suya, sebile, çeşmeye çok önem vererek şeh...
Tüm Yazıları