YOLDA KİTAP YAZAN ALİM
Tarih:2019-11-10 / Hit:4204
Hazreti Fatih’in ilgisine ve iltifatına mazhar olan sadece İstanbul alimleri değildi. Taşralı bilginlerden bazıları da bu büyük hükümdarın cazibe alanına girmişlerdi. Bunların başında ise Molla Cami ile Ali Kuşçu geliyorlar.
Maveraünnehir ulemasından olan bu büyük zat, Semerkand’da ilim tahsil etti. Babası, Timur’un torunu ve aynı zamanda ünlü bir astronomi bilgini olan Uluğ Bey’in kuşçusu idi. Bundan dolayı “Ali Kuşçu” adıyla anılmaktadır. Matematik ve astronomi bilginlerini Uluğ Bey’den öğrendi. Kirman taraflarına gidip oralardaki alimlerden ders aldı. Eşkal’i Kamer yani “Ayın şekilleri” isimli önemli eserini işte bu sırada yazdı.
Ali Kuşçu, Uluğ Bey’in ölümünden sonra Tebriz’e geldi. Uzun Hasan’ın ilgisine mazhar oldu. Fatih’le Uzun Hasan arasında elçilik görevinde bulundu. Daha sonra Fatih’in daveti üzerine İstanbul’a döndü. Büyük hükümdar, bu yolcuğun rahat gerçekleşmesi için bazı görevli memurları onun refakatine gönderdi. Türkiye sınırından içeri girdikten sonra,” İstanbul’a ulaşıncaya kadar her konakta bin akçe sarf edilsin.” Diye ferman buyurdu.
Başkente gelir gelmez bütün İstanbul halkı ayağa kalktı. O zamana kadar İstanbul’da hiç kimse böyle bir tantanayla, böyle muhteşem bir merasimle karşılanmamıştı.
Ali Kuşçu, yolda gelirken matematiğe dair bir eser yazıp padişaha takdim etti. Hükümdarın adına nispet ettiği bu kitaba Risale-i Muhammediye ismini verdi. Sefer esnasında kitap yazmaya, yolculuk sırasında bile vaktini değerlendirmeye çok önem veren Ali Kuşçu Risale-i Fethiye adlı kitabını da Uzun Hasan’la olan sefere giderken kaleme aldı.
İstanbul’a dönünce Fatih, bu büyük bilgini günde iki yüz dirhem tahsilatla Ayasofya’ya müderris tayin etti. Padişah bununla da yetinmeyip ailesine ve akrabasına da bol miktarda ihsanda ve ikramda bulundu.
Ali Kuşçu, Molla Zeyrek, Hızır Çelebi, Akşemseddin, Molla Gürani, Molla Lütfi, Ali Tusi, Sinan Paşa gibi alimlerle Fatih, sarayını, hatta bütün İstanbul’u muhteşem bir ilim meclisi haline getirdi. Ulemaya, şuaraya ve üdebaya bu kadar riayet eden ikinci bir hükümdarı tarih kitapları kaydetmiyor. İşte bundan dolayı Şamdanizade Fındıklı Süleyman, ünlü tarihinde Fatih için, “ Bir padişah mıknatıstan bile olsa bu kadar kıymetli zatları bir araya getiremezdi!” diyor, doğru da söylüyor.
Fatih, bir cazibe merkeziydi. İlim meczupları onun etrafında cezbeye kapılıyorlardı. Hazreti Ali Efendimiz ne güzel söylemiş, “ Tatlı su başı kalabalık olur!”
Tebessüm ve Tefekkür s. 205 Dursun Gürlek Timaş Yayınları