Youtube Video

Açık Hava Müzesi ve Manevi Coğrafyasıyla Harran

Açık Hava Müzesi ve Manevi Coğrafyasıyla Harran

Tarih:2022-08-21 / Hit:1021

Asurlular ile Emevilere de başkentlik yapan Harran, asırlardır 8 kapısı ve 187 burcu ile göz kamaştıran bir şehirdir. Kesme taştan yapılan surları, derin bir hendekle sarılıdır. Rakkakapı, Halepkapı, Nizarkapı, Yezidkapı, Feddankapı ve Küçükkapı’dan kervanlar girip çıkar, caddeler gürül gürül insan akar. Harran yaklaşık 4.5 km genişliğinde bir şehir. Etrafı da surlarla çevriliymiş zamanında.

Şehrin kapıları yıkılmış, şu an bir tek Halepkapı ayakta... İnsanlar Rakkakapı’dan giriyor ama Rakkakapı’nın izi esamesi kalmamış. Sur içi SİT alanı. Kalesi, kervansarayı, dünyanın ilk üniversitesi ve 8. yy’da Anadolu’nun tartışmasız en büyük, en süslü câmisi olan Ulucâmi (Câmi-i Firdevs) bulunuyor. Civarı, tarihi kentler, antik eserlerle dolu. Bazda Mağaraları, Hânel Barur (Kervansaray), Hazret-i Şuayb’ın yaşadığı rivâyet edien Şuayb Şehri ve daha ileride Somatar. Burada Hazret-i Musa’nın kuyusu var...

 

Açık hava müzesi olan Harran, manevi coğrafyası ile de öne çıkıyor. Hayyât bin Kays el Harrani hazretleri bütün Anadolu’da tanınıyor. İmam-ı Bâkır Hazretleri ise civarda savaşırken mübârek parmağı kopuyor, kanının döküldüğü yer makam yapılıyor. Kapalı çarşı sesler ve renklerle donanadursun, Cüllap ve Deysan nehirlerinden gelen suları imalâthanelerde kullanırlar. Her sokak başında çeşme ve her mahallede hamam (hepsi 14 tane) bulunur. Su kanalları ovayı ağ gibi sarar, civar korularda ceylanlar sincaplar yaşar.

Adları sanat tarihi kitaplarında kalan eserleri bulamıyoruz ama Ulucâmi’nin enkazı bile düğme ilikletiyor insana. Anadolu’daki anıt câmilerin ilki olan Harran Ulucâmi’nin ortada muhteşem bir girişi var, sağında 9, solunda 9 ayrı kapısı bulunuyor. Avluda nefis bir havuz ve birbirinden sanatlı fıskiyeler yer alıyor.

Haziredeki mezartaşları Emevi süsleme sanatının en gözde örnekleriyle bezeniyor. Nureddin Mahmud Zengi ve Selahaddin Eyyûbi şehre hanlar, hamamlar, bedesten ve medreseler kazandırıyor. Câmi-ül Firdevsi silbaştan yenileniyor. Seyyah İbn-i Cübeyr’e bakılırsa Harran minare ormanını andırıyor. Yollar mermerlerle örülüyor, kavşaklar tonozlarla örtülüyor. Azgın Moğol sürüleri şehri yakıp, yıkınca canını kurtaranlar Mardin, Şam ve Halep’e kaçıyor, Harran harabeleri çöl göçerlerine mekân oluyor. İşte Evliya Çelebi kentin bu perişan hâlinden söz ediyor.

Eskiden Harran dendi mi, resim belliydi... Bir boynu bükük kadın yahut çocuk, önlerinde çatlamış topraklar....1995 yılında suya kavuştu ve zemin yeşilleniverdi bir anda. Su hayat demekmiş... Gidişli gelişli yollar, dolu dolu akan kanallar, envai çeşit ürün ve para... Halkın hayat tarzı da değişmiş, yerliler tarihî Harran evlerini terk edip, beton binalara yerleşmiş bu arada.

Turizm Bakanlığından emekli Halil Özyavuz, baba ocağını terk etmemiş, ninelerinin dedelerinin yaşadığı evi mükemmel bir müzeye çevirmiş. 14 asırlık Harran mirasını müze evinde yaşatıyor. 1989 yılından beri malzeme topluyor. Hem aileden kalan eşyaları korudu, hem civarı taradı, mükemmel bir müze çıkmış ortaya... Bazılarını satın almış, bâzılarını hediye etmişler. Talip olunca kıymeti artanlar da oluyor tabii.

Bu tesisi çalıştırmakta olan oğlu Adnan Özyavuz anlatmaya başlıyor: “Burası 260 yıllık bir mekân. Evimiz yazın serin olur, kışın sıcak. Sanırsın iklimlendirilmiş klima. İçeride ateş yakabilirsiniz, tavan baca gibi çekip alır dumanı. Bu ev 18 oda.

Bir zamanlar bütün evler böyleydi, Harran’a barajdan su geldikten sonra hayat standartı yükseldi, beton evler yaptılar. Tarihi Harran evlerinde oturan kalmadı. Şimdi ahır ambar olarak kullanılıyor. Tabii bir evin bacası tütmedi mi viran oluyor. Bu evlerden dünyada üç yerde var. Halep civarlarında, İtalya’da ve Harran’da. En eski Harran tabii. Geçmişi taaa Emevilere uzanıyor.

 

Devlet şimdi buraya çok para döküyor, yollar yapıldı, kazı çalışmaları ve restorasyonlar sürüyor. 5-10 sene sonra çok farklı olacak,... Bizimkiler pek meraklı değil ama yabancılar adım adım geziyor. Yatılı gelenlere, sekilere yün yataklar seriyoruz. Saç kavurmamız, çiğköftemiz, lahmacunumuz meşhurdur.

5 yıldızlı otellerde bu tat yok. Yatıyorsunuz milyonlarca yıldızın altında. Sabah kahvaltısında biber, patlıcan, patates közler. Peynir, zeytin, çay, elbette var...”

 

YORUM YAZ




Son Eklenen Yazılar

Dünya'nın En Eski Ekmeği Çatalhöyük'te Bulundu

  Dünyada kentleşmenin olduğu ilk yerlerden Çatalhöyük'teki kazıda 8 bin 600 yıllık "ekmek" bulundu. Konya'nın Çumra ilçesinde yer alan, Neolitik ...

Unutulan Büyük Türk Hükümdarı Babürşah ve Panipat Savaşı

Tarihte, Türkler tarafından Türkistan’da Selçuklu, Timurlu; Anadolu’da Osmanlı Devletleri gibi, Hindistan’da da muhteşem “Babürlü” veya “Gürganiye” Devleti kuruldu....

1927 Tarihli Uzunköprülü Ali Efendi Çeşmesi'de Suyuna Kavuştu.

Bir vakıf medeniyeti olan ecdadımız bunun bir numunesi olarak hayır niyetiyle yaşadıkları mahalleye , şehre çeşmeler inşa etmişler. Bu çeşmeleri inşaa ederken de dü...