Youtube Video

Sultan II. Abdülhamid ve "Haliçte Çürüyen Donanma" Efsanesi

Sultan II. Abdülhamid ve

Tarih:2022-12-23 / Hit:3653

Sultan II. Abdülhamid ve "Haliçte Çürüyen Donanma" Efsanesi

En yeni yayınlarda bile yaygın olan fikre göre, II. Abdülhamid'in saltanatı boyunca Osmanlı Devleti kara ordusu lehine donanmayı ihmal etmiş ve filo, neredeyse terk edilmiş halde Haliç'te demirli kalmıştır". Sultan Abdülhamid'in kasıtlı olarak donanmayı Haliç'te çürüttüğü iddiası, günümüzde adeta dönemi açıklayan genel bir slogan haline getirilmiştir.

Şu hususu bir kere daha belirtmek gerekir ki XIX. yüzyılın sonlarına gelinirken dünyada denizcilik alanındaki teknolojik ilerlemelerin şaşırtan hızı, birçok donanmayı hangi gemi tipi üzerinde yoğunlaşması gerektiği, yeni gemi ve silahlara ne ölçüde ödenek ayrılacağı sorunlarıyla yüz yüze bırakmıştı. Donanmaların yaşadığı bir diğer açmaz ise en yeni teknolojiye sahip muharebe gemileriyle, kısa bir süre önce inşa edilmiş ama çağdışı kalmış gemilerin aynı anda donanma envanterlerinde sebep olduğu karmaşık durumdu. Donanmalardaki bu ikilem, gemi inşa maliyetleri ve mevcut farklı tipteki gemilerin teçhiz ve tadili aşamasında ciddi bir ekonomik yük de getirmekteydi. Nitekim Sultan Abdülhamid tahta geçtiğinde Osmanlı donanmasında maliyet kaynaklı bu dönüşüm sorunu yaşanmaktaydı ve devletin ekonomik vaziyeti durumu daha da vahim hale sokmaktaydı.

Denizcilik sektöründe XIX. yüzyılın sonlarına doğru oluşan şartlarda, yeni teknoloji ürünü pahalı savaş gemilerine büyük yatırımlar yapacak ekonomik kapasitesi olmayan devletler, zırhlıların yarı fiyatına ve çok daha fazla sayıda torpidobot inşa etme ve bu sayede yüksek maliyetli düşman zırhlılarını kolayca tesirsiz hale getirebil me düşüncesini benimsediler. Başta Fransa olmak üzere Almanya, Avusturya-Macaristan ve Rusya'da torpido ve onu atabilecek platformlara karşı büyük ilgi oluştu. Bu ülkeler kısa bir süreliğine bile olsa muharebe gemisi inşa etmekten vazgeçtiler.

Avrupa tersaneleri ve donanmalarında dahi durum bu merkezde iken Sultan Abdülhamid'i, kendisine intikal eden ve dünya sıralamasında üst sıralarda yer alan Abdülaziz donanmasından yararlanamamakla ve hatta siyasi mülahazalarla bu donanmay kasıtlı olarak Haliç'e bağlayıp çürümeye terk etmekle suçlamak, en hafif ifade ile dönemi yeterince kavrayamamakla açıklanabilir.

Abdülhamid tahta çıktığında nasıl bir ekonomik bilanço ve donanma envanteri ile karşılaşmıştır? Öncelikle bunun sorgulanması gerekir. Sultan Abdülaziz güçlü bir donanma oluşturmuştu. Fakat bu donanmadaki zırhlıların belli periyotlarla bakımının yapılması gerekmekteydi. Gemilerin sualtında kalan kısımları Abdülaziz döneminde de çürümekte ve bunların tamiratı sık sık gündeme gelmekteydi. Dönemin gemilerinin çoğu makineli ve zırhlı olduğundan tamiren devlet bütçesini aşan meblağlara ulaşmaktaydı. Bu hususta bahriye uzmanlarının ayrıntılı raporları bulunmaktadır. Kaldı ki; Sultan Abdülhamid'e devredilen donanma mükemmel ve sorunsuz dahi olmuş olsa, devletin mali iflas halinde bulunduğu ve yatırım yapamaz durumda olduğu görmezlikten gelinebilir miydi? Üstelik 93 Harbi sonunda ağır mağlubiyet alınmış, Rus ordusu Yeşilköy'e kadar gelmiş ve ciddi bir savaş tazminatı ile karşı karşıya kalınmıştı. Böyle bir ortamda zırhlı türü kompleks gemilerin çok maliyetli bakımlarının hemen yapılması nasıl mümkün olacaktı?

Diğer taraftan uzun vadeli planlamadan mahrum ve jeopolitiğin ve stratejinin gerektirdiği kuvvet hedefi belli olmayan Abdülaziz donanmasının mesela 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında nasıl bir performans gösterdiğinin sorgulanmaması anlaşır bir durum değildir. Nitekim Abdülaziz devri donanması 93 Harbi'nde Rusya'nın Karadeniz Filosu karşısında başarı sağlayamamıştır".

Sayıca üstün Osmanlı Karadeniz Filosu, Rusya'nın dünyadaki yeni stratejilere uygun yapılanmamış ve torpidobotaria etkinliği artırılmış donanması karşısında savunmaya çekilmiş ve savaşta donanmaya yüklenen stratejik hedefleri gerçekleştirememiştir. Karadeniz'deki Rus başarısı, bir torpidobot flotillasının gerektiğinde güçlü bir muharebe filosundan çok daha caydırıcı bir unsur olabileceğini ve torpidonun düşman üzerinde oluşturduğu psikolojik ekinin savaşın seyrini bile değiştirebileceği gerçeğini tüm dünyaya da göstermiş oluyor du.

93 Harbi tecrübesi, Osmanlı'da torpidolara olan ilginin artmasına sebep oldu. Bu savaştan alınan dersler ışığında önce torpidobotlar ve ardından denizaltılar, Osmanlı savunma programının önemli unsurları haline geldi. Etrafı denizlerle çevrili savunulması gereken uzun sahil şeritleri bulunan ve her an müdahale edilmesi gereken iç sebep oldu. Bu sorunlara gebe bir imparatorluğun ulaşım hatlarının devamlılığı ve güvenliği dikkate alındığında, donanmaya yeni katılan torpidobotlara bel bağlanması doğaldı.

Gelinen bu durumda Abdülhamid, Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa'nın Abdulaziz’i uyardığı gibi önce ekonomiyi düzeltip sonra maliyet gerektiren yatırımlara yönelmeliydi, yoksa ölçüsüz harcamaya devam mi etmeliydi? Sultan'ı ikinci şıkkı seçtiği için suçlamak, ancak dönemin şartlarını yeterince kavrayamamakla izah edilebilir. Kaldı ki, yukarıda da değindiğimiz gibi uzun vadeli ve kalıcı bahriye politikaları, birinci derecede ekonomik güçle bağlantılıdır. Geçmişte ve günümüzde hiçbir ülke ne pahasına olursa olsun plansız askeri yatırım yapamaz. Silahlanma, muhakkak ihtiyaçların ve kapasitenin doğru değerlendirilmesi sonucu sağlıklı planlamalar ile başarılı olabilir.

Abdülhamid'in 30 yılı aşkın hükümdarlık döneminde 63 milyon altın lira borç alınmışken, 15 yıllık Abdülaziz döneminde bu meblağ 216 milyon altın lirayı bulmuştur. Bütün olumsuzluklara rağmen Abdülhamid hiç vakit geçirmeden donanma ve tersanede yapısal düzenlemelere gitmiştir. Sultan Abdülhamid 93 Harbi başarısızlığına rağmen 1880'den itibaren zırhlıların tamiratına bütçe ayırmıştır. Fakat 1897 Yunan Harbi'nde yaşanan sorunlar ve başarısızlığın ardından, donanma politikalarında köklü değişime gidilmesini zorunlu hale getirmiştir. Yunan Harbi'ne katılan zırhlıların çoğu 25 yıllıktı ve gerekli bakımları yapılamadığından, bilhassa gövde ve makine kısımlarının ekonomik ömürleri tamamlanmış durumdaydı. Yeni dönemde maliyeti düşük gemilerin alımına başlanınca, eski zırhlılar da doğal olarak işlevsiz biçimde Haliç'e demirlemişlerdir. Aslında XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızla gelişen teknolojilerin gerisinde kalan gemilerin oluşturduğu bu sorun Avrupa'nın birçok tersanesinde de yaşanmaktaydı. Değişen teknoloji karşısında yenilen gemi türleri,tersaneleri adeta mezarlık haline getirmişti.

Sonuç olarak devletin siyasi ve mali durumu ortada iken, Sultan Abdülhamid'i yeni gemi almamakla, yüksek maliyetli tamiratları yapmamakla ve mevcut gemileri de kasten Haliç'te çürütmekle suçlamak, tarihi bir yanılgıya sebep olmaktadır. Sultan'ı, özellikle yabancı müelliflerin Bahriye'deki İngiliz uzmanların sayısını azaltmak ve Almanya gibi alternatiflere yönelmekle eleştirmeleri dikkat çekicidir". Sultan'ın bu alternatifleri değerlendirmeye başlamasından itibaren İngiltere kaynaklı bir karalama kampanyasının başladığı dikkat çeker. Bu durum İngiliz belgelerine de yansımıştır. Abdülhamid'den sonra da İngiltere, Almanya ile Osmanlı yakınlaşmasının ve Osmanlı'nın Almanya'ya siparişler vermesini önlenmek için entrikalara başvurmuştur. Abdülhamid'i en fazla eleştiren ve nihayetinde onu tahttan indiren İttihat ve Terakki yöneticileri ise bilhassa Bahriye'de Sultan'ın politikalarının ötesinde bir gelişmeyi ise sağlayamamışlardır.

Hunlar'dan Günümüze Türk Askeri Kültürü s.415 Kronik Kitap

Detaylı bilgi için

https://kronikkitap.com/kitap/turk-askeri-kulturu/

 

BU HABER HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR

  • Abdülhamid han hakkında bilen de bilmeyen de konuşuyor. Okunmalı

    Tuğrul Yılmaz

    2022-12-23 00:00:00

YORUM YAZ




Son Eklenen Yazılar

Dünya'nın En Eski Ekmeği Çatalhöyük'te Bulundu

  Dünyada kentleşmenin olduğu ilk yerlerden Çatalhöyük'teki kazıda 8 bin 600 yıllık "ekmek" bulundu. Konya'nın Çumra ilçesinde yer alan, Neolitik ...

Unutulan Büyük Türk Hükümdarı Babürşah ve Panipat Savaşı

Tarihte, Türkler tarafından Türkistan’da Selçuklu, Timurlu; Anadolu’da Osmanlı Devletleri gibi, Hindistan’da da muhteşem “Babürlü” veya “Gürganiye” Devleti kuruldu....

1927 Tarihli Uzunköprülü Ali Efendi Çeşmesi'de Suyuna Kavuştu.

Bir vakıf medeniyeti olan ecdadımız bunun bir numunesi olarak hayır niyetiyle yaşadıkları mahalleye , şehre çeşmeler inşa etmişler. Bu çeşmeleri inşaa ederken de dü...