Youtube Video

Selimiye Camii'nin Bahçesinde İki Cihan Şampiyonunun Sohbeti

Selimiye Camii'nin Bahçesinde İki Cihan Şampiyonunun Sohbeti

Cüneyt Günay

Tarih:2021-01-17 / Hit:2960

Bu aralar okuduğum kitaplar arasında “Kara Ahmet” de var. “Kara Ahmet”, Halil Delice’nin romanlarından harika bir eser. Yaklaşık on sene evvel Halil Delice’nin “Koca Yusuf” isimli romanını da okumuştum. Kitabın her bir sayfasında ayrı bir heyecan...

Halil Delice; meşhur güreşçilerle Türk’ün kızıl elmasını, cihan hâkimiyeti mefkûresini o kadar güzel anlatıyor ki… Bazen coşuyor, bazen hüzünleniyorsunuz. Kitabı okuyan arkadaşım Fatih Şen’in ifadesi aslında her şeyi özetliyor ve eserin tesirini gözler önüne seriyor: “Abi, Kara Ahmet’i okurken âdeta konuşmam değişti ‘üleş’, ‘pelvan’, ‘buba’ demeye başladım.”

Kitabın konusunun geçtiği topraklar yani Bugünkü Bulgaristan… O topraklarda orada yaşayan Türkler; Koca Yusuf, Kara Ahmet, Kel Aliço gibi dünya çapında isimleri çıkarmış. Yine aynı coğrafyadan daha dün denebilecek yakın zamanda da çoğunuzun hatırlayacağı üzere Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu gibi dünya çapında halterciler çıkmıştı.

Kara Ahmet; 1870’te Bulgaristan Razgrad’da doğar, 1902’de yani 32 yaşında İstanbul’da vefat eder. Hergeleci İbrahim’e çırak olur. Fransa ve Rusya’da en başarılı güreşlerini yapar. 1897’de ustası Hergeleci İbrahim ile ilk kez gittiği Avrupa’da bütün güreşleri kazanır. 1899’da 20. yüzyıla giriş dolayısıyla ve Paris’te düzenlenen büyük fuar münasebetiyle gerçekleştirilen ilk Dünya Güreş Şampiyonluğu müsabakalarına katılarak bütün rakiplerini âdeta ezer geçer. İstanbul dönüşünde Sultan II. Abdülhamid Han tarafından Osmani Nişanı ile ödüllendirilir. 1902’de hastalanarak İstanbul’da vefat eder. Kabri; Eyüp Sultan Mezarlığı’nda, Karyağdı Bayırı üzerinde, bayırı çıkarken hemen soldadır, ziyaret edebilirsiniz.

Bugün okuduğum bölümde; Kara Ahmet ile Kara Ahmet’in hayranı olduğu cihan şampiyonu Koca Yusuf’un Edirne Selimiye Camii’nde ilk kez karşılaşması ve bu karşılaşmada Koca Yusuf’un Kara Ahmet’e; Kırkpınar’ın ne olduğu, adının nereden geldiği anlatılmaktadır. Bu güzel bölümle sizleri baş başa bırakıyorum

İşte burası Selim'in mezarı! Her ne kadar Selim'in mezarı diye tek mezar söylenirse de iki mezar vardır. Arkadaşı Ali de buraya defnedilmiş. İki şehidin defnedildiği yerden Kırkpınar kaynamış ve bu şekilde Kırkpınar güzelliği doğmuş.

- Yiğidim! Kırkpınar için efsane diyorlar. Doğru, Kırkpınar efsane ama nasıl bir efsane? Tarihî ve coğrafi hakikatlerle tam bir uyum içinde olan "gerçek bir efsane."

- Yusuf Ağam! Kırkpınar efsanesini sizden dinleyebilir miyim? Daha önce dinledim, ama yarım yamalak, kulaktan dolma…

1888'in Kırkpınar güreşlerinde Koca Yusuf başta, Kara Ahmet ise büyükortada birinci olmuşlardı. Güreş sonrası gelenek olduğu üzere, kispetleriyle dua için Selim'in mezarı başına gelmişlerdi.

Yusuf, Kara Ahmet'e Kırkpınar'ın doğmasına vesile olan Ali ile Selim'i anlatıyordu. Kara Ahmet'in Kırkpınar efsanesi anlatmasını istemesi üzerine Yusuf, sevgiyle gülümsedi:

- Anlatayım be Ahmet'im! Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa, kırk alpereniyle birlikte Çanakkale Boğazı'nın Anadolu yakasında Çardak'a gelirler. Salcı Baba ve ekibi burada bugün Salbaş mevkiinde salları hazır ederler.

13 Haziran 1354 tarihinin seher vaktinde bülbüller, Hak Hak" diye öter; güller "Aşk aşk" diye açarken, Şehzade Süleyman ve arkadaşları sal ile Rumeli'ye geçmişler. Bu öyle bir geçiş ki tarihin seyri değişir. Türkoğlu, Avrupa'yı vatan tutarak Avrupalı zalimlere dur der...

Tarihçiler, Rumeli'ye geçişin, Türk tarihinin en önemli üç hadisesinden biri olduğunu söylerler. Mevlid yazarı Süleyman Çelebi'nin dedesi Şeyh Mahmud bunu;

Keramet gösterip halka suya seccade salmışsın,

Yakasın Rumeli'nin dest-i takva ile almışsın.

şeklinde destanlaştırır. Yani "Boğaz'ı seccade üzerinde geçmiş, Avrupa'yı; takva ve Yüce Mevlâmızın emirlerine sarılarak ve yasaklarından kaçarak almış; vatan, gül bahçesi eylemişsin!" der.

Şehzade Süleyman'ın kırk yiğidi vakit buldukça, savaşa hazır olmak için güleş tutmaktadırlar. Bu kırk yiğitten 38'i güleşlerini ayırmış, ancak Ali ve Selim isimli alperenler bir türlü yenişememişlerdi. Arkadaşları onlara "Birbirinizi idare etmeyi bırakın ciddi güleşin" diye şaka ile takılmaktadırlar. Arkadaşlarının takılmaları, şaka olmasına rağmen iki gönül eri buna üzülmektedirler.

Şehzade Süleyman ve kırk alpereni, fetihlerde buluna bulana şu an üzerinde bulunmakla şereflendiğimiz Ortaköy'e bağlı Arda boyunda yer alan Simovina civarına gelirler. Burası, o zaman da çayırlık bir yerdir. Daha önce yenişemiyen Ali ile Selim ismindeki iki alperen çayırı görünce tekrar güleş tutarlar. İki alperen, güreş esnasında vefat ederler. Güreşmekten maksatları, savaşa hazırlık olduğu için arkadaşları tarafından şehit kabul edilirler ve vefat ettikleri yere defnedilirler. Arkadaşları fetihten döndüklerinde Ali ile Selimi'in mezarları başında kırkpınarın doğduğunu görürler ve buraya Kırklar Pınarı derler. Söylene söylene de zaman içinde Kırkpınar'a dönüşür. Edirne'nin fethedilmesinden sonra burada Ali ile Selim'in hatırasına güreşler yapılmağa başlanır ve bu şekilde "Alperenlerin Kızılelması Kırkpınar" doğar.

Eyüpsultan

 

YORUM YAZ




Yazarın Diğer Makaleleri

Kayseri Seyahatnamesi

Bir şehri yakinen tanımak için en az üç gün kalmak lazım. Bu da çok şükür bize Kayseri’de nasip oldu. Kayseri’yi görmeden evvel Kayseri denilince aklıma muhtemelen ...

İnegöl Fatihi Turgut Alp'a Vefa

Geçen sene İnegöl’e gittiğimde İnegöl’ün tarihi mekanlarını da bir tarihçi olarak ziyaret ettim. İshak Paşa Külliyesi, Osmanlı Hanedanın ilk şehidi Bayhoca’nın kabr...

Fatih'te Su Çeşmeden İçilir

“Su gibi aziz ol”, “Su verenlerin çok olsun” diye dilimize yerleşen dualar vardır. Bu dualarda yer almak içinde ecdadımız suya, sebile, çeşmeye çok önem vererek şeh...
Tüm Yazıları