Halka Açık Kumbara: Avarız Sandıkları
Tarih:2017-06-05 / Hit:4715
Bir müminin ihtiyacını gidermek sevaptır malum. Evini taşımak, odununu kırmak, sobasını kurmak Sıkışık durumda olana borç vermek de (Karz-ı hasen) bunlardan biridir mesela. Ancak tarih belirlemeyecek, muhatabımızı sıkıştırmayacağız asla. Borçlu yağlı bile yiyemez, eline para geçtiği anda borcunu kapatır. Nefes nefese gelir soluk soluğa.
Diyelim bir dost kapınızı çaldı, “Şu kadar para lazım bana!” İyi de senin de ödemelerin vardır, nereden denkleştireceksin o anda. Ecdat onun da yolunu bulmuş, avarız sandıkları kurmuş kendi aralarında. Bu, sadece esnaf loncalarına münhasır değil, mahalleliler de teşkil edilebilir pekâlâ. Sandık genellikle teberrularla dolar, içinden gelmiştir atar, bilir ki yerini bulacaktır nasıl olsa. Ve nezirler, adaklar. “Şu işim olsun, bi yüzlük atacağım sandığa.” Hatta çocuklar “İmtihandan beş alayım beş lira!” Diyelim mahallenin gençlerinden biri askerden geldi. İşe başlayacak. Ne lazım? Önce boş dükkân, sonra alet edevat, takım taklavat. Çağırır önüne koyarlar “al aslanım bekleme, işine bak!” Filan garip kızını gelin yollayacak, iyi de ne elde var ne avuçta Gel Amca’m sen sandığa. Al bakayım şu sarı liraları, sıkışırsan kuşağına, yetmezse yine uğra.
Hastaneye, mahpushaneye düşenler, borçlular, hastalar, yoksullar... Sandık emrinize amade. Al sonra öde. Ödeyebiliyorsa tabii, hani bir fukaranın daha işi görülsün o hesap. Ne kadar ödeyecek? Ne kadar aldıysa o kadar. Faiz asla! Peki ne zamana kadar? Tarih de yok. Ne zaman elinde olursa. Olmazsa da Allah selamet versin, takma kafana. Bu müessese ‘93 Harbi’ne kadar devam eder, sonra sıkıntılı günler yaşanır, göçler, savaşlar... Nitekim avarız akçelerini hazineye katma kararı alırlar. Eh, bir daha da aynı sistemi kurmak kolay olmaz, kalır hatıralarda.